Matematik Ne İşe Yarar?

“Büyükler sayılara bayılırlar. Diyelim ki yeni arkadaşınızdan söz ettiniz; asla işin özünü merak etmezler. Örneğin, ‘Ses tonu nasıl? Hangi oyunları seviyor? Kelebek koleksiyonu var mı?’ diye sormazlar. Onun yerine, ‘Kaç yaşında? Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?’ derler. Onu ancak bu şekilde tanıyacaklarını sanırlar.

Büyüklere, ‘Kırmızı tuğlalı bir ev gördüm. Penceresinde sardunyalar, çatısında güvercinler vardı…’ derseniz, bu evi bir türlü gözlerinin önüne getirmezler. Onlara söylenmesi gereken ise: ‘Milyonluk bir ev gördüm.’ demektir. İşte o zaman, ‘Ah, ne kadar güzel!’ derler.”

Küçük Prens’in bu sözlerinde asıl sorun sayılar değil, sayılarla sınırlı bakış açısıdır. Ama gelin, biraz hayal kuralım. Kafka’nın Dönüşüm’ünde olduğu gibi bir sabah uyandığımızda, bu kez böcek değil; matematikten tamamen yoksun bir dünyaya gözümüzü açtığımızı düşünelim.

Sayılar Olmadan Bir Gün

Sabah kalktınız, işe gideceksiniz. Ama saat yok. Ne zaman çıkacağınızı bilemiyorsunuz. Belki de bugün tatil… ama tarihi de bilmiyorsunuz. Bilgisayarı açtınız, şifre istedi. Şifre? O da yok. Çünkü sayı diye bir şey yok.

Dışarı çıktınız, vitrinde uzun zamandır aradığınız kitabı gördünüz. Sevinçle almak istediniz ama para da yok, kredi kartı da. Çünkü onlar da matematiğin ürünleri.

Günün sonunda fark ediyorsunuz ki, yalnızca birkaç hesap değil, tüm düzen ortadan kaybolmuş. Çünkü matematik, sadece sayıların toplamı değil; düzenin, mantığın ve ölçünün ta kendisi.

Matematik Olmasaydı İnsanlık Ne Olurdu?

Bir günlüğüne matematikten kopmak bile böylesine zor ise, ya matematik hiç var olmasaydı?

  • İnternet, bilgisayar, telefon olmazdı.
  • Köprüler, dayanıklı binalar inşa edilemezdi.
  • Bankacılık, cerrahi, bilim, teknoloji gelişemezdi.
  • Hatta sanat ve felsefe bile eksik kalırdı. Çünkü onlar da matematik gibi insan zihnini geliştiren evrensel dillerden biridir.

Peki, Ne İşe Yarar?

Matematik sadece işe yarayan bir araç değil; düşünme biçimidir. Doğruya nasıl ulaşacağımızı, bazen de mutlak doğrunun olmadığını gösterir. Bu yüzden matematik bize yalnızca işlem yapmayı değil; sorgulamayı, ikna etmeyi, anlamayı öğretir.

Sanata, müziğe ya da edebiyata bakın. Van Gogh’u bilmek, Dostoyevski’yi okumak ya da Mozart’ı dinlemek günlük hayatımızda doğrudan “işe yaradı” diyemeyeceğimiz şeylerdir. Ama bizi dönüştürürler. Matematik de aynen böyledir. Belki hemen fark etmeyiz, ama zihnimizi ve dünyaya bakışımızı şekillendirir.

O yüzden matematik “sadece hesap-kitap” değildir. O, hayatımızın görünmez eşlikçisidir.

Galileo Galilei’nin dediği gibi:

“Evren dediğimiz kitap, yazıldığı dil ve harfler öğrenilmedikçe anlaşılamaz. Matematik dilinde yazılmış bu kitapta harfler üçgen, daire ve diğer geometrik şekillerdir. Bu dil öğrenilmedikçe kitabın tek bir sözcüğünü bile anlayamaz, karanlık bir labirentte dolanıp dururuz.”

Matematiği öğrenmek, evrenin kitabını okumayı öğrenmektir. 

✨ Gözde, | Matematik eğitimi üzerine notlarım